28 Aralık 2008 Pazar

3.C


Demek istiyorum ki, sen de yalnızsın benim gibi
Biz ikimizde yalnızsak...ve işte bu durumda
İki kişilik bir yalnızlık olmaz mı bizimkisi?

26 Aralık 2008 Cuma

beni vur




Bir ince pusudayım,
Yolumun üstü engerek
Bir garip akşamdayım
Sırtımı gözler tüfek
Ben senin sokağına ulaşamam dardayım,
O masum gözlerine bakamam firardayım
Oysa ben bu gece yüreğim elimde
Sana bir sırrımı söyleyecektim
Şu mermi içimi delmeseydi eğer
Seni alıp götürecektim

Beni vur
Beni onlara verme
Külüm al ,uzak yollara savur
Dağılsın dağlara, dağılsın bu
Sevdamız (öykümüz) ama sen ağlama dur

Bir ince pusudayım
Bu gece zehir zemberek
Bir yolun sonundayım
Sessizce tükenerek
Ah senin ellerine uzanamam dardayım
O masum hayallere varamam ölmekteyim
Oysa ben bu gece yüreğim elimde
Sana bir sırrımı söyleyecektim
Şu mermi içimi delmeseydi eğer
Seni alıp götürecektim

Beni vur
Beni onlara verme
Külüm al ,uzak yollara savur
Dağılsın dağlara, dağılsın bu
Sevdamız (öykümüz) ama sen ağlama dur !



iyii iyii valla iyi( cem yılmaz vurgu ve tonlamasıyla okuyunuz:) )


ne pahalı bir zevkmiş yahu yüzmek...dün havuza gittim...cok yorgunmuyum su an hayır değilim galiba..ama dün gece eve geldiğimde gözlerimi açamıyordum ,havuza atılan dezenfenktanlar gözlerimi de dezenfekte etmişler galiba...tabi bi gözlük almamın şart olduğu kanısına vardır ve bugün gidip aldım...

bu takımın grisi diyebilirim..profosyenelim yaa bissürü para döktüm..hayırlısı olsun:) babam küçükken yaptı bu hatayı...bişey varmıs gibi bişey alınınca en iyisini alıyoz..töbe töbeeee:P

neyse bakalım bir sonraki sefer bu gözlükler beni havuzdan aldığım zevk ve performans açısından nasıl etkileyecek?:)

24 Aralık 2008 Çarşamba

ölü üye

hamlamak diye buna deniyor galiba?
öldüm, öleceğim diye beklemekteyim zira kolumu kaldırmaya dermanım yok..eskiden bunun 2 katı çalışırdım da bana mısın demezdi bu bünye...ama azimliyim eski formuna getireceğim...hem bugün beklemediğim kadar iyiydim...4km kosamam diye düşünüyordum ama 4.0 ı görene kadar inat ettim...başlarda bi dalağım ağrıdı ama yine de bırakmadım,ben kazandım mutluym:)başlangıcı 4 ile yaptıysak kendimde umut gördüm bugün valla:)

artık yarın da havuuzzzzzz..oley:)


30.12.2008_koşu bandında 4.5 i gördüm:) üzerine yarım saat aerobic hareketleri ve üzerine 1 saat havuz:) ve hiçbir yanım ağrımıyor..:)

21 Aralık 2008 Pazar

gold üye...


pardon tanışıyormuyuz? sizin üyeliğiniz hangi çeşit,yok yani goldun aşağısı ile pek muhabbet etmeyi sevmiyorum da...anlarsınız yaaa:)))

şaka maka aylardır planladığımız girişimde bulunup bugün ablamla birlikte yüzme havuzlu,sahunalı fitness lı spor merkezimize kayıt yaptırmıs bulunmaktayız:)


güzel olacak...:)

spor yapmayı seviyorum, şaşılacak ama beni dinlendiriyo:)düzgün nefes alabilme duygusu...:)özledimmi ne:)

18 Aralık 2008 Perşembe

hermann hesse-çarklar arasında


şşştttt maşallah diyin:) bu aralar iyi okuyorum ve bunun böylece devam etmesini umuyorum..:)
kaplan kaplan üzerine tatlı niyetine geldi hermann hesse'nin çarklar arasında'sı...belki normal şartlarda ! okusam bazı "uzun" betimlemelerinden sıkılabilirdim ama kaplan kaplan dan sonra ,hikayenin güzel tadı ile birlikte kitapla aramda duygusal bağ oluşturdum:)bir solukta okunalısı bir kitap,tasiye edilir efenim:)

tiger tiger!-kaplan kaplan!


süper bi hikaye,okuduğum en iyi bilim kurgu kitaplarından biri...zaten kendisi bilim kurgunun kült eserlerinden biri olmakla birlkte acayip zor bir dille yazılmış..-uyarmadan geçemedim-ama hikaye için değiyor..!

hani


"işte ,pencerenin camında yavaştan biriken buğu gibidir-gözünü tamamiyle kapayacak körlük-:görüşünü tamamiyle örtmeye yönelmiştir;ama ,açık bakışının da hangi noktada olanaklı olduğunu (Bahar'ın ne zaman ve nasıl geleceğini) sana bildiren,gene ,odur..."
"Dokunamadığın noktalardan gelir yaşamın anlamı."
hani "de"miştin ya "işte": "...en çok beklediğinin de ,gelse bile bir gün,hiçbir zaman beklediğin anlamda gelmeyeceğini bilerek..."

17 Aralık 2008 Çarşamba

ile-Oruç Aruoba


D a ğ ı l d ı m....!

16 Aralık 2008 Salı

140.

"it's too late to correct it,"said the Red Queen:"when you've once said a thing,that fixes it,and you must take the consequences."


olanıksızlıktan yola çıkan ilişki ,ne çok gerçeklik katetsede ,yeniden olanıksızlığa varır,sonunda;son olanıksızlığı da,belki, ulaştığı en son gerçekliğidir.

77.


"sana çok acı veriyorum " dedim,"-kötülük mü ediyorum sana?"-"birbirimizi seviyoruz;bu yeter" dedin:-'acı vermek'-zorunlu muydu bu?...


oysa ilişki hep hoş birşey olsun;sevinçli-sevinçle- yaşansın istenmez;dahası gerçekten de öyle olmaz,öyle yaşanmaz,mı- bir 'mutluluk' kaynağı olarak?...

öyle-ama şunu düşün:-

Kim(ler)den acı çekeriz;ve kim(ler)e acı veririz?-Aldırmadığımız ,boşverebildiğimiz,bizim için önemsiz insanların yaptıkları bize acı vermez;birisine acı verecek birşey yapmak için,oysa,ona önem vermemiz gerekir-yoksa,işte,aldırmayız,boşveririz...


Demek, ancak, sevdiğimize 'vere'biliriz,'acı'yı....





Binlerce yıl olmak!düşünmek!
Sar beni iki kolunla da:
Mutun hiç kalmadıysa bana verecek-
Bak işte-acın var ya daha.

Nietszche



*Oruç Aruoba-ile

11 Aralık 2008 Perşembe

sen benim hiçbir şeyimsin!

Sen benim hiçbir şeyimsin
Yazdıklarımdan çok daha az
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Lüzumundan fazla beyaz
Sen benim hiçbir şeyimsin
Varlığın anlaşılmaz
Yokluğun anlaşılmaz

Sen benim hiçbir şeyimsin
Yabancı bir şarkı gibi yarım
Yağmurlu bir ağaç gibi ıslak
Hiç kimse misin (bilmem) ki nesin
Sen benim hiçbir şeyimsin
Hiçbir şeyimsin..!
Uykumun arasında
Çocukluk sesimsin


"Galiba eski liman üzerindesin
Nasıl karanlığıma bir yıldız olmak
Dudaklarınla cama çizdiğin
En fazla sonbahar otellerinde
Üniversiteli bir kız uykusu bulmak
Yalnızlığı öldüresiye çirkin
Sabaha karşı öldüresiye korkak
Kulağı çabucak telefon zillerinde
Sen benim hiçbir şeyimsin
Hiçbir sevişmek yaşamışlığım
Henüz boş bir roman sahifesinde
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Ne çok çığlıkların silemediği
Zaten yok bir tren penceresinde
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Uykumun arasında çağırdığım
Çocukluk sesimle ağlayarak

Sen benim hiçbir şeyimsin!"



Ahmet

5 Aralık 2008 Cuma

yeni heyecan

bu yeni çalışma beni heyecanlandırdı...yarın öğlen saat 12:00 de ulusta buluşacağım yeni çalışma arkadaşlarımla...
sonuçta gelecek herkesin fotoğrafı seviyor olduğunu bilmek ve en az böyle bir ortak paydamızın olduğunu bilmek yeter de artar bile...
güzel geçecek bir gün,üşüyeceğim kesin..önlem almak gerek..:)bayram üstü hasta olmak var işin ucunda:)
gerçi herşeye değer!

"everything is for "photograph" "
or
""photograph" is everything"

1 Aralık 2008 Pazartesi

bahtsızım:(


az önce fotoritm dergisinin organize ettiği atölye çalışmalarına yaptığım başvurunun kabul edildiğini öğrendim...ama ben bahtsızım ,olmayacak ya bugün akşam toplantı varmış..ve benim akşam dersim var .iptal etmesi kolay ama çocuğun yarın yazılısı var:(...ooff yaa:(

29 Kasım 2008 Cumartesi

26 Kasım 2008 Çarşamba

Ankara Jazz Fest


Fahir Atakoğlu - Matthew Garrison - Horacio Hernandez Koseri
yer:odtü kültür ve kongre merkezi
tarih:27 Kasım 2008
saat:20:00

ben gider:)


veee gittim...:)
muhteşemdi....
şu anda odamda "fahir atakoğlu" imzalı festival afişi asılı...

ayşeye müzikle:)


<

24 Kasım 2008 Pazartesi

olmadı....
p.s: fotograf sahibi sayın fatih topuz'un emeğine sağlık...

az kaldı....galiba:(


az kaldı galiba ama bu gece geçer mi ?
bilmiyorum:(

23 Kasım 2008 Pazar

yine yüzümü güldürdünüz..:)


elime uykusuz yada penguen alıp bağıra bağıra gülmeyi seviyorum, ne kadar yüksek sesle gülersem kendimi o kadar iyi hissediyorum sanki...aynı karikatüre ;ruh halime göre ;bazen küçük tebessümlerle bazen büyük kahkahalarla karşılık verebilirim...Ama ne zaman güzel kahkahalar atsam daha çok içine girip,daha çok eğlendiğimi fark ettim...
belki gülmeye başlamak için önce adım atıp; sonradan o dünyada kaybolmayı beklemek lazım...

stres...yine...


offf offff....nasıl bi bünyem var benim anlayabilmiş değilim...size de oluyor mu?hayatıma birazcık stres dahil olduğu andan itibaren hemen sivilceler ,gözümde arpacıklar ağzımın kenarında sulu yaralar:(
şu sıralar da bir adet (1 adet olduğuna bakmayın bir kaç küçüğe bedel büyüklükte) sivilcem ve sol gözümde her zamanki yerinde şu kız bi strese girsede çıkıversem diye bekleyen arpacığım kendini göstermiş durumda...pazar gecesini bekliyor kanımca tamamen ortaya çıkmak için....
vel hasılı kelam,stresliyim..pazartesi günü vakıf sınav listesini açıklayacak:(

20 Kasım 2008 Perşembe


Basit yaşayacaksın,basit
Mesela susayınca su içecek kadar basit
Dört çıkacak ,ikiyle ikiyi çarptığında
Tek düğmesi olacak elindeki cihazın;
Tek bir düğme,tek bir cümle gibi...
Sevince lafı dolandırmadan söylediğin " seni seviyorum" gibi
Basit bir öpücük yetecek sana...
Basit sıcak bir öpücük,ve o öpücükle dolacak tüm günlerin,tüm düşlerin.
O öpücük için yiyeceksin ,hayatının dayağını
Kabak çekirdeği verecek,sana rakamların veremediği mutluluğu
El yazısıyla yazılmış,eğri büğrü bir mektup olacak,
En değerli kağıdın,hep yanında taşıdığın,atmaya kıyamadığın
İki hareketle giyinivereceksin,iki hareketle soyunuvereceksin
Kısacık olacak uyanman ve yola çıkman arasında geçen süre
Kısacık olacak kollara dolanman ve
Kendin bile anlayabileceksin yazdıklarını;bakışların bile anlatabilecek kendini
Beklentilerin de basit olacak,Kaf Dağının önünde bekleyecek mutluluklar.
Bir ıslıkta bulabileceksin en uzun dostluk romanını,
Ya da bir damla gözyaşı yaşatacak sana en ucuz romanını;
Pankreasının sağlığına dua edeceksin kapatırken gözlerini
Zafer işareti yapacaksın tuvaletten çıkarken
Bir kaşarlı tost olacak aradığın ,nasıl oturacağını bilmediğin sofrada,
Parmakların en kıymetli çatalın,yine aynı parmaklar çözecek en karmaşık denklemleri
İskenderin kılıcı duracak,avukat rehberinin yanında
Bir filermani orkestrası vermeyecek sana ,kontraplak bir gitarda doğru basılmış bir fa diyezin mutluluğunu,
Makyajı ilk"a" sına kadar bilmek yetecek,temizlik kokacak en pahalı parfümün
"Bilmiyorum" diyebileceksin bilmediğinde ve çok normal gelecek "bilmeyişin"
Tek dereden su getirmek yetecek,bir "istemiyorum" diyebilmeye,
Ne durduğu fark etmeyecek abanın altında
Saatin sadece saati gösterecek,
Telefonu sadece telefon etmek için kullanacaksın
Küçük bir not defteri olacal "bilgini" en hızlı "sayan"
Basit yaşayacaksın ,basit
Sanki yaşamın bir gün sona ermeyecekmiş gibi basit
Çay,simit ve peynirle
Nazım

19 Kasım 2008 Çarşamba

UYAN!!!


İki gözü iki çeşme hepimize sesleniyor
Deva bul bu derde gel beni kurtar diyor
Kanadı kırık kuş gibi garibin içi kan ağlıyor
Beni ateşe atmadan önce vicdanına sor diyor

Uyan uyan, uyan uyan
Koy elini kalbine geç olmadan
Bu yolun sonu yokuştur deme
Dağları aşarız eğer inanırsan

Uyan uyan, dostum uyan
Koy elini kalbine geç olmadan
Bir olur geliriz biz üstesinden
Her şey mümkün eğer inanırsan

Böyle gelmiş böyle gider deyipde sakın aldanma
Kim bilir belkide değer sen eniyisi doğrundan cayma
Aç gözünü gör de bak a gülüm kendini kandırma
Seninde gönlün yanacak hele bir ortak ol da yangına

Uyan uyan, uyan uyan
Koy elini kalbine geç olmadan
Bu yolun sonu yokuştur deme
Dağları aşarız eğer inanırsak

Uyan uyan, dostum uyan
Koy elini kalbine geç olmadan
Bir olur geliriz biz üstesinden
Her şey mümkün eğer inanırsak

Yerimiz,yurdumuz,toprağımız yok oluyor ebediyen
Evimiz yuvamız biricik ocağımız gidiyor elden

Yerimiz,yurdumuz,toprağımız yok oluyor ebediyen
Evimiz yuvamız biricik ocağımız gidiyor elden

Uyan uyan, uyan uyan
Koy elini kalbine geç olmadan
Bu yolun sonu yokuştur deme
Dağları aşarız eğer inanırsan

Uyan uyan, dostum uyan
Koy elini kalbine geç olmadan
Bir olur geliriz biz üstesinden
Her şey mümkün eğer inanırsan

Uyan uyan, dostum uyan
Koy elini kalbine geç olmadan
Bir olur geliriz biz üstesinden
Her şey mümkün eğer inanırsan

Herşey mümkün eğer inanırsan


ps: bu güzel fotoğrafın sahibi bi tanecik buğu'mun ellerine ve emeğine sağlık...

18 Kasım 2008 Salı

pes....bus....capital

yaaa nerden başlasam bilemiyorum ki..:)güler misin?ağlar mısın?derler ya o cinsten bir olay yaşadım dün..anca fırsatım oldu buraya yazmak için..Ama ben gülmeyi seçtim nedendir bilmem:)
Dün sabah Ales'e girdim Ankara üniversitesinde...Çıktım sınavdan hava buzzz...Bir an önce eve gideyim 2 bardak sıcak çay içeyim istiyorum,sonrada Aşti ye gidip Şibel'imi karşılayacağım zira:)Neyse tandoğana yürüdüm ordan da Uyanış-Hacıkadın otobüsüne bindim...Malum aptalca bir güzergahtan giden bu nadide hatta sahip otobüsümüz tandoğandan sonra ulusa döndü sonra da yoluna Çankırı caddesinden devam etmek için o yöne yöneldi...ama caddenin ortasında şöför abi başka bir şöför abi ile yer değişti...
işteee malum olayımız bu noktadan sonra başladı...:)
Şöför abi bindikten sonra böyle hızımız bi azaldı...önce bu dikkatimi çekti malum benim aklım evdeki sıcak çayda ama bir yanda da kulağımda semiramis pekkan "bana yalan söyledirler" çalıyo...bir süre böyle aheste modda ilerledikten sonra n.ş.a'da otobüsün Keçiören köprüsünün üzerinden gitmesi gerekirken bizimki altından devam etti..neyse doğru yoldaydık ama bu işte bi terslik vardı..:)sonra kulaklığımı çıkarıp şöför abiye kulak vermeye karar verdim..:) bide ne göreyim şöfor abi "ya yolu da bilmiyorum" diyor....bu ne yaaa:) şöfor yolu bilmiyor! işin daha kötüsü tam arkasında oturan 70 li yaşlardaki bi dedeye soruyor nerden gideceğini..Allahım dedim bu nasıl bi kabus...:D
insanlar inmek üzere düğmeye basıyor abinin duraklardan haberi yok tabi..Durak geçiyor arkadan bi ses "abiiiiiiii inecek var" pat duruyoruz..sonra baktı şöför abi durakları kaçırıyor zaten aheste km/h olan hızmız aheste/2 km/h e dönüştü..Allahım kabus gibiydi ama ben komik buldum....her ne kadar eve geldiğimde 2 yerine 1 bardak çay içecek vaktim kalmış olsa da....komikti:)

14 Kasım 2008 Cuma

ankara tiyatro festivali


Kendime sinir oldum....Dün ki sinema etkinliğinden sonra hazır böyle gaza gelmişken tiyatroya gitmek istedim...bi de ne göreyim bugün Ankara'da tiyatro festivali başlıyomuş..Aslında bu haberi gördüğümde kendim için sevinsem mi üzülsem mi bilemedim..Zira festivalin olması çok güzel de bugün başlıyor olması benim bu haberi almakta çok geç kaldığım muhtemelen bilet bulamayacağım anlamına geliyordu..Bir ümit bakındım ,bugün acele edersem bir kaç oyunu seyretme imkanı bulabilirim ama arkadaşlarımın (yani benimle oyuna gelecek olan arkadaşlarımın da istekli olmaları lazım)..Evet Ezgi sana sesleniyorum...ayrıca Hafize sana da...Benimle oyuna gelin....nütttffeeeennnn...
İşin ilginci festival dışında oynayan ,rutin Ankara DT oyunları da biletleri kapamış...Maşallah mı denir bilmem ama ,kimse Ankara'nın tiyatro ,sinema izleyenine laf edemez....:)

Ama bir kaç oyun belirledim bu sezon gidiciğimmm inş:)

13 Kasım 2008 Perşembe

film......ıssız adam...


ufff..vay be uzun süre olmuş şöyle kırmızı sinema koltuğuna oturup, şöyle bangır bangır film izlemeyeli...her seferinde aynı his uyanıyo içimde..bundan sonra daha sık gideyim sinemaya diye..ama hayat telaşesimi denir bilmem hiç olmaz...bugün de öyle oldu....hayırlısı bakalım:)
efenim bugünün filmi başlıktan anlayacağınız üzre çağan ırmak'ın yeni filmi ıssız adam...ya bilmiyorum...tam karar veremedim...ya şimdi kötüydü desem büyük haksızlık olur...iyiydi desem bundan iyi onlarca film izlemişimdir,onlara haksızlık olur...ama sonunun başından iyi olduğu ve salondan çok insanın (bayanın mı demeliydim acaba:P)gözyaşını silerek çıktığı da bi gerçek..kısacası çağan ırmak ağlatmayı biliyo bence...
filmde kuşkusuz mükemmeldi diyeceğim tek şey ise müziklerdi:)
izlemeye değer bence...
iyi seyirler:)

9 Kasım 2008 Pazar

eskişehir...


26-27-28-29-30 ekimde eskişehire gittim:D
26 sında daha şehire iner inmez doğruca şehir satdyumuna gittik...komik anlar yaşadık ama:D zira Galatasaray girişinin neresi olduğunu sormaya tırsınca polis abinin biri ile aramızda şöyle bir diyalog gelişti: "abi burası eskişehir girişimi?
polis abi: yok bura Galatasaray girişi....
biz: ha tamam:) "
sıktı tabi abi bura GS girişi mi diye sormak..yok dese sıçtık:)
neyse efenim o gün aldığımız ağız payı ile devam ettik günlerimize:D çok güzel vakit geçirdim,arkadaşlarımla çok eğlendim....hepsine çok teşekkür ediyorum...özellikle biricik ev sahiplerime:)gerçi bi arkadaşın (şimdi isim verip rencide etmek istemiyorum kendisini:) ) aklına uyup buz patenine gittik..sonra 1 hafta her yerim ağrıdı ya..neseeeeeeeee:)
herşey çok güzeldi:D

işteeeeee fotolarrr:D
buyruuuuuuuunnnnnn:D

p.s: bu yazı kimseyi kıskandırmak için yazılmamıştır:)




23 Ekim 2008 Perşembe

çiğ köfteeeeeeeeeeeee



seviyorum ,deliriyorum...beni öldüreceğini bilse yine de yerdim galiba....nihahahaha:)

bugünün beni mutlu eden diğer olayı...babam çiğ köfte yaptı ve daha da güzeli evde misafir vardı ve böyle yemesi çok daha tatlı,çok daha eğlenceli...

efenim lavaş alınır,sonra içine dakikalarca marketler gezilip zorla bulunmuş olan acılı ezme sürülür..sonra üzerine bollllcaaa köfte konur...üzerine nar ekşisi sıkılır( ki zaten köftenin içinde de vardır) marul koyulduktan sonra lavaş güzelce sarılır afiyetle yeniir...

ufff ..yandım:)

Hasan aradı bugün..:)

bu nasıl bir saflık,bu nasıl içtenlik...ölücem ya, bugün Hasan'ı neden bu kadar sevdiğimi bi kez daha anladım...Telefon etti ,nasıl heyecanlı ama benimle konuşurken..diyo ki "liderim ben gelemeycem ,ne olur siz geliverin buraya,daha 15 tatile cok var(15 tatilde Ankara'ya gelcekmiş de "sizi areycem" diyo:))...nolur siz gelin ben çok özledim sizi"...ses tonunu bi duysanız neden bu sözlerden etkilenmiş olduğumu daha iyi analrdınız...ben "hasancım bende seni çok özledim ama bizimde burda işlerimiz var" diyince annesinin arkadan sesini duydum "ahh canımmmm" diyodu...ve aynı içtenlikle...sonra dayanamadı telefonu aldı şunları söyledi..."hasan sizden çok bahsediyo, ben sizi görmedim ama hasanımın anlatmlarından tanıyo gibiyim sizi...Ramzanda hatim indirdim,hepinize dua ettim..Allah size her daim yardım etsin..çok iyi insanlarsınız...annenize babanıza selam edin ,benden büyüklerin ellerinden öperim"...
ben başka bişey söylemiyorum...
budur Anadolumun anası,evladı ,genci.."çıkar" kelimesinin ç sini bilmeyen , her damla yorgunluğumu sonuna kadar helal ettiğim, beni bu millet ,bu gençlik için çalışmam konusunda motive eden,değdiğini düşünmemi sağlayan canım Hasan'ım...seni çok seviyorum....

21 Ekim 2008 Salı

eskişehir mi? istanbul mu?


offf kafam karışık...olay şöyle cereyan etti(bu böyle mi yazılıyor...off bunda bile karışığım) biz yaklaşık 1 ay önceden, yazın çeşme!de birlikte liderlik yaptığım arkdaşlarla (her biri yurdumun başka nadide köşesinde yaşayan) birbirimi özlediğimizi fark ettik...tek yol bir yerlerde buluşmaktı..neyse efendim bu arkadaşlarmdan 2 tanesi eskişehir'de yaşıyor ve aynı evde kalıyorlar...düşündük gidip kalınabilecek en uygun şehrin orası olduğuna karar verdik ve hazırlıklara başladık..:)hatta benim için daha muhteşem bişey oldu ve orda olacağımız zaman diliminin içine birde eskişehir-GS maçı denk geldi kii ooff ballı kaymak...yemede yanında yat kıvamında...ben Eskişehir planlarımı yapadururken başka bi lider arkadaşımdan en mükemmel bir teklif geldi...benim ilgi alanıma giren ,bir çeşit doğa sporu olan oryantiring( in english orienteering :) ) İstanbul 5 gün yarışlarına beni davet etti..önce sporcu olarak katılmamı istedi ben kendime güvenemeyince "e gel bizim fotoğraflarımızı çekersin" dedi..ve beni kallbimden vurdu..ya yarışlardan biri kapalı çarşıda gerçekleşecek düşünebiliyomusun okuyucu..off:(ee sorun ne diyeceksin okuyucu, biliyorum:) sorun şu bu iki organizasyon aynı tarihlerde....:(

12 Ekim 2008 Pazar

se...ses...sesim çıkmıyor....aaahhhhh


sesimi kısmayı yine başardım:) bayan basket maçına gittik ezgi ile birlikte...cumhurbaşkanlığı kupası maçı:)(gerçi ortada cumhurbaşkanı yoktu yaa neyse..hehe)ezeli rakibimiz ile....istanbul'dan 5 otobüs artı bilmem kaç kişide trenle sırf bu maça geldiler...sırf gıcıklığına heee:) yoksa o kadar yol bi basket maçı için gelinmezdi...ama değdi..kupa bizim...ehi..her zaman ki gibi tabiki:)
sonuç: eğlendim,deşarj oldum ve de sesim kısıldı:)

9 Ekim 2008 Perşembe

hasan'ımı özledim...:(


hasan kim mi???
gözlerine baktığımda taaa göğsümün içinde,kalbimin en hassas yerinde inceden bi sızı hissettiğim, onun yaşadıklarını her düşündüğümde kendime "şimdiye kadar ne yaşadım, "gerçek acı" nın anlamını biliyor muyum?" diye sorduğum , ömrüm boyunca gözlerini unutamayacağım gönlümün yavrusu...canımmm...şimdi yazarken bile göz yaşlarımı tutamıyorum, hep ayrılırken ki hali gözümün önünde..
böyle olmayacak en baştan başlamalıyım galiba....hasan bu yıl çeşme'de yaptığım liderlik sırasında grubumun boyu ve yaşı en küçük gönlü,gözü, yüreği en büyük yavrum...hafif peltek ve az biraz şiveli konuşur..burdur'un bi köyünde yaşıyor annesi ile birlikte..annesi diyorum çünkü babası vefat etmiş...sürekli giydiği askılı t-shirtünün altından ,göğsündeki amleiyat izinin boynuna doğru uzanan kısmını ,küçücük bedeninde taşıdığı kocaman izin bir parçasını görürsünüz....henüz 2,5 yaşında iken geçirdiği kalp ameliyatının ,ik gördüğümde aklıma,ruhuma kazınan izi...yaralı kalbini bide baba acısı sızlatmış...sanki doktorlar göğsüne attıkları her ilmiği her yanına,her hücresine ,her anına işlemişler; en cokda mahsun bakan gözlerine....bakınca canınızın yandığı, dünyadaki başka herşeyi anlamsız kılan bakışlarına...
liderlik garip, kimse için ağlayacağımı düşünmemeiştim ,taa ki hasan son gün gelip içine sokarcasın sarılana kadar....benimle birlikte orda olan canım arkadaşlarım benim şu an neyden bahsettiğimi,ve gözlerimdeki buğunun nedenini çok iyi anlayacaklardır...hasan gelir "güle güle liderim,ben gidiyom" der ve size öyle bi sarılırki,iç çekişlerini ve hıçkırıklarını göğsünüzde hissedersiniz,taa içinizde...hasan size sarılmayı bıraktığında sizin gözler yaşlı onunkiler yaşlı,bakıp onu kendinize tekrar cekersiniz...içinize sokana kadar sarılırsınız..bunu dilersiniz..."öyle bi sarılırımki hasan'dan ayrılmak zorunda kalmam belki" dersiniz....sonra uzaktan birinin sesi gelir ,sizi gerçeğe döndürüp tokat etkisi yaratan o ses: "Antalya arabası sizi bekliyor...!"

off hasan offf...özledim....
"liderim bu kampta iki şeyi sevmiyom,bi sabah sporlarını,bi de sürekli fotoğrafımı çekiyolar yaaaa!"
"liderim ben annemle konuştum bi sonraki kampa kalmak çin izin aldım...nasılsa burdura giden bi araba bulurum,kalabilir miyim liderim?"
"liderim kamp annesi bulduğum deniz yıldızlarını süsleyecek,birini size vercem,hediye...alırsınız demi?"

hala aynı

günlüğümü uzunca bir süredir ihmal ettiğimi fark edip bişeyler karalamak istedim...çoğu zaman yaptığım gibi yine eskilere ait rastgele bir sayfa açıp okudum...
bunu yapmayacaksak neden yazılsın ki onca cümle ,onca kelime ve hatta onca harf...?


tarih:15.12.2007
yer: ankara

bu aralar hep aradayım...her konuda siyah ile beyaz arasında gri noktadayım
gitmek ile kalmak...
konuşmak ile susmak..
gülmek ile ağlamak...
sevmek ile nefret etmek...
uyumak ile uyanmak..!

şu an??
aynı...

8 Ekim 2008 Çarşamba

Adam Fawer


önce olasılıksızı okudum..kim tavisye etti, hakkında daha öne neler duyduğumu hatırlamıyorum...ama kitabı okuyup arka kapağını kapattığım zaman Dilekciğimin bu zevki yaklaşık 1 bucuk yıl önce tatmıs olduğunu düşündüm...zira daha okula gidiyoduk (evet o derece, ben ve dilek hala beraber okula gidiyoduk teee o zamanlar:P) Dilek'in elinde görmüştüm bu kitabı ama çok ilgimi çekmemişti,sormamıştımda ne anlatır bu kitap diye...kız işi biliyomuş:)...tek kelime ile muhteşem....kitabı daha okurken bitecek diye üzülmeye başlamıştım...evet benim böyle kimi zaman bana aptalca gelen kimi zaman çok saf ve çocuksu bulduğum ve bunun için sevdiğim bi yanım:) cok sevdiğim bi filmi izlerken,bi kitabı okurken daha bitmeden bitecek diye üzülmeye başlarım...Ama belli ki "olasılıksız" bitecekti...tek yolu "Adam Fawer" ın yazdığı diğer kitabı okumaktı..Bu içimi biraz rahatlatıyordu....nasılsa daha "empati" var diyordum....
şu anda empati yi okuyorum ve malesef bu sefer içimde burukluk diz boyu...Adam amcaa ne olur ben bunu bitirene kadar yenisi yaz....nooluurrrr...vallahi yavaş okucamm......

7 Ekim 2008 Salı

Blog'lar dünyası

başka bi dünya varmıış da şimdiye kadar hiç habersiz yaşayıp gitmişim bunca zaman...yok yok uzayda filan değil bu yeni dünya..tam da bulunduğumuz yer...yani bu yazıyı okuyan sen sevgili okuyucu meraklanma sen coktan keşfetmişsin bu dünyayı...

bu aralar bu yeni tanıştığım dünyaya merak saldım...bilgisayarımı açıp bazen eskiden beri tanıdığım ;bazen hiç tanımadığım ,adını,yaşını hatta bazen cinsiyetini bile bilmediğim insanların hayatlarına misafir oluyorum....okudukça üzülüyorum bazen...öyle ki gözlerimden yaşlar akmak için, gırtlağımdaki düğüm nefes alamamam için yarışıyor bazen.. gözlerimin önünden akan satırlarla hiç tanımadığım insanlar için yüzümde tebessümler oluşuyor bazen ...kendi hayatımdan parçalar buluyorum bu yaşanmış hikayelerde..hissettiklerim gerçek...anlatılan hikayelerdeki kişiler,mekanlar aynı olmayabilir ama hissedilenler aynı....
ve bu dünya garip bi biçimde insanları biribirleriyle tanışık kılıyor...ismini bile bilmediğiniz birinin yaşanmışlarını ve hissettiği tüm duyguları biliyor olmak çok değişik ve iz bırakır cinsten bir tecrübe...

6 Ekim 2008 Pazartesi

örtmenim:)


kanımca bugün günlerden pazartesi....Geçtiğimiz hafta sonu Murat Hoca'nın yerine gidip dersanede derslere girdim....Allah'ım resmen zulüm....Hele bi de Murat Hoca'nın yerine girmek daha fena..Ne yapsanız adamın yerini tutamıyosunuz ki..baktım olacak gibi değil; bende dedim "len siz kimsiniz; geyikse alasını yaparım :)"
Evvela girdiğim sınıflarda kısa bir geyik muhabbeti,"len bu bizden galiba" havası estirip kendimi sevdirdim.."ben öğretmen değil ,ablanız sayılırım yalanını" kendilerini cin sanan fırlatmaların hepsi yuttu:) sonra tahtaya yazdığım soruların yanına birer de "Murat İnanç" taklidi ekleyince eğlendik hep beraber...ama düşündüm de ;tamam bu 2 günü böyle geçirdik...Ya bunu meslek olarak seçmek zorunda kalırsam...ooofffff:S

3 Ekim 2008 Cuma

'Mustafa'


bugün kendimi acayip cahil hissettim...Can Dündar 'Mustafa' isimli Atatürk'ün hayatını anlatan bir belgesel film çekmiş...29 Ekim 2008 de yani Mustafa Kemal'in 70. ölüm yıldönümünde vizyona giriyormuş ben daha yeni öğrendim...filmin kendine ait sitesinde film hakkında şu cümleler edilmiş:


"Mustafa …hakkında birkaç şey10 Kasım 2008, Atatürk’ün ölümünün 70. yıldönümü…Türkiye 70 yılda Ata’sı için dört başı mamur bir film yapamadı. Onu Türkiye’ye, dünyaya, yeni yetişenlere tam anlatamadı.Yapılan belgeseller, Türkiye ölçeğiyle sınırlı, belli bir dönemle kısıtlı ve resmi bir dilde tutsak kaldı.Selanik’ten Dolmabahçe’ye kadar hayatını başından sonuna mercek altına alan, onu şablonlardan uzak olarak askeri, siyasi, insani boyutlarıyla anlatan bir filmin eksikliği hep hissedildi.“Mustafa”, işte bu ihtiyaca cevaben hazırlandı. 15 yıldır Atatürk belgeselleri yapan, “Sarı Zeybek”le seyirciyi Ata’nın insani yüzüyle tanıştıran Can Dündar ve ekibi şimdi onun bütün hayatını sinema diliyle anlatıyor.“Mustafa”, seyirciyi, özellikle de yeni nesli Atatürk’ü yeniden keşfe davet ediyor.Film için Cumhurbaşkanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı arşivleri başta olmak üzere, yerli ve yabancı pek çok arşiv özel izinle açıldı. Atatürk’ün daha önce görülmemiş fotoğraflarına, hatıralarını yazdığı not defterlerine, yakınlarına yolladığı çok özel mektuplarına, günlüğüne, elyazmalarına ulaşıldı.Çekim ekibi Atatürk’ün ayak bastığı Selanik’ten Manastır’a, Şam’dan Berlin’e, Sofya’dan Karlsbad’a kadar her coğrafyaya giderek, doğduğu odadan, öldüğü odaya dek her mekana girerek onun hayatını yerinde görüntüledi.Geniş ve deneyimli bir kadro, Atatürk’e dair yazılmış kitapları, yerli yabancı basını, diplomatik yazışmaları tarayıp onlardan sahici, objektif, sıcak bir hayat hikayesi anlatmaya çalıştı.Ondan kalan eşyalar, onu anlatan anılar, çalıştığı karargahlar, yaşadığı evler, geride bıraktığı belgeler, sevdiği müzikler, söylediği sözler titizlikle derlendi.Yeni kuşağın okulda öğrendiği klasik bilgilerden ve eski, siyah beyaz görüntülerden sıkılmış olacakları varsayımıyla filmde samimi bir dil ve modern animasyon teknikleri kullanıldı.Filmin müziklerini, Atatürk gibi Balkanlardan yetişmiş uluslararası bir müzisyen olan Goran Bregoviç besteledi.NTV-Ko’medya ortaklığıyla “Mustafa”, 70. ölüm yıldönümünde Atatürk’ü seyirciye yeniden tanıştırabilecek bir film oldu."


şimdilerde film vizyona girdiğinde gitmek niyetindeyim...gidip gördükten sonra görüşlerimi de paylaşiciğim kuzum:)

2 Ekim 2008 Perşembe

BİR FOTOĞRAFA

Karşımdasın işte...
Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni.
Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim.
Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim.
Tıkandığım o an,
Elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte,
Aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim.
Ellerim boşlukta, ben darda kaldım.
Ellerim buz gibi, ben harda kaldım.
Bir senfoni vardı kulağımda çalınan,bitti artık hepsi...

Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme.
Bakış açım belli oldu yine.
Geride kalan, ardından bakar gidenlerin.
Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim.
Dağlara çarptım her esişimde.
Yollara küfrettim her gidişinde.

Demiştim sana hatırlarsan:
“Önemli olan ‘zamana bırakmak’ değil,
‘zamanla bırakmamak’tir..”
Şimdi bana, geçen o zamanın
Unutulmaz sancısı kalır

Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim?
Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim...
NAZIM HİKMET

nerden çıktığını açıklıyorum :)

öncelikle beni tanıyan arkadaşlarımın şu anda haydaaaa bi bloğumuz eksikti..bu nerden çıktı şimdi dediklerini duyuyor gibiyim...ama bu konuda dürüst olcam...:)derya hocayı kıskandım..:)evet:) onun bloğu o kadar başarılıydı ki okuduktan sonra çok canım çekti ve bir blogda ben oluşturmaya karar verdim...gerçi onun ki kadar başarılı bişey olmayacağına eminim ama hevesliyim,çok çalışağım :)