15 Eylül 2012 Cumartesi

öldüğüm gün

- Mutluluklarımız, bir kıyısı yıkık olduğu için sahici mutluluk olur.
  Ölü yanlarımız hayat verir bize.

- Dolunayın bulutlar arasında oynadığı saklambaç.

- Ölüm şeffaf ve bir zar gibi sarmış etrafımızı .
  Yok gibi durur, ama vardır.

- Ana rahminden ölüp dünyaya doğan pişman oldu mu da, dünyadan ölüp ahirete doğan pişman olsun ?

- Tanık olduğumuz ölümler , ölüm ile aramızada var olduğunu sandığımız engelleri kaldırıyor. "Olmasa da olur" hale geliyoruz sevdiklerimizin gözünde.

- Yanmaya razı olan herşey küllenmeye de razı olmuş demek değil mi?

- "Günlerim koklamadan attığım birer güldür" [cahit sıtkı tarancı]

- BUGÜN PARAYLA YARIN BEDAVA O bakkaldan birşey alamadı. çünkü o "bedava yarın" hiç gelmedi. yarına hiç erişemedi. "Kimse yarına erişebilmiş değil ki..." Alışverişlerin hepsi bugün yapılıyor ve hepsi parayla. Yarın yapılacak işler de yine bugün yapılıyor eninde sonunda. Yarını yaşamıyoruz hiçbir gün. geldiğinde "bugün" oluyor adı "yarın" ın.

- Ölmeye razı olmaktı yaşamak.. Unuttun!!! Doğdunsa bir kere , ölmeyi de göze aldın demekti. geri dönüşü yok bu seyrin. Akışlar denize doğru. Her sabah ölü bir günü bırakıyorsun ardında, diri bir günü de öldürmeye niyetleniyorsun. Canına kıyıyorsun günün, canına kıyıyor gün. Dünlerin hepsinde ölüsün, hiçbir yarına yetişemeyeceksin. sadece bugündür ömrün.

- "Bugün" öleceklerine inanmıyorlar; 'yarındır ölüm' diye avunuyorlar. Oysa yaşamak bugünse, ÖLÜM DE BUGÜN.

- Sermayesi erimekte olan bu adama yardım edin!

- Ölmek kusursuz bir eylem. Net. Duru. Kesin. 'Öldün mü tam ölürsün. Yarısı yok. Birazı yok. İşin ölmekse herkes saygıyla kabul eder yaptığını. Kusur aramaz.' "Olmadı bir daha!" diyeni hiç görülmemiştir.

- Vurulmuş ceylanın gözleri gibi gözlerin. Avcısına bakıyor. O kadar güzel. O kadar açık. O kadar çaresiz. O kadar sessiz. O kadar itirazsız. Farkında mısın ? Ölüme hazırlıyorsun gözlerini. GELECEK ÖLÜM VE GÖZLERİ GÖZLERİN OLACAK.

- Oysa şaşılacak bir iştir yaşıyor olman. Beklenmedik olduğu o kadar açık ki. İLK DEFA YAŞIYOR OLMAN , İKİNCİ DEFA YAŞAYACAK OLMANDAN DAHA İNANILMAZ ASLINDA.

- Ölümün sıradan bir malzeme olacak gazetelerin üçüncü sayfalarında. Hergün bir yenisi aranan "son dakika" heyecanlarının kirli yatağına itiraf edilmeyen bir zevkle akıtılacak taze kanın.

- Öyle bir sofraya oturmuş ki insanlar; yalan yiyorlar. İnkarla besleniyorlar. Aldanışları birbilerine yemek diye ikram ediyorlar. İtinayla pişirilmiş kaçışları kaşıklıyorlar. Binbir gayretle süslenmiş unutuşları servis ediyor garsonlar.

- "Hiç kimsenin gözünde yer etmediği, kimsenin gözüne girmeye çalışmadığı biricik 'an".

- Ölüler ezelden beri toprağın altındaymış gibi. Sanki hiç doğmamışlar ve hiç yaşamamışlardı.

- 'Sanki mezarın dışında kalanlar benden daha mı çok hak ediyor hayatı?'

- Suyun içinde kalem nasıl kırık görünüyorsa, hayat da öyle kırılıyor mezarlıkta. Kendi gövdesine doğru eğiliyor gövdeler. Duruyor hayat, duruluyor sesler. Dudak susuyor, kalp çığlığa duruyor.

- Hayatın fark edilmez dengesizlikleri en iyi burada duyuluyordu.

- Birazdan çekip gidecek ve çekip gittikleri için de ölümü atlattıklarını sanacak diriler.

- Zaten olmakda olacak olan. "olsa" diye acele etmenize , "olsaydı ya" diye hayıflanmanıza gerek yok ki. ÖLECEK DEĞİLSİNİZ, ÖLÜYORSUNUZ ŞİMDİ!

- Gerçeğin kirli saçklı kenarlarına dokunmaya gönülsüzdür herkes.

- Ölümden ödünç alınmış günler yaşıyoruz galiba.

- Ölmeyi unutanlar yaşadıklarını unutuyorlar-dahası YAŞATILDIKLARINI.

- 'Aşkın ve ölümün yüzü aynı.' Ne zaman aşkın dokunuşunu hissetse yüreğinde, ölümün sancısı da değiyordu göğsüne. Aşk ve ölüm ikiz kardeş gibiler. Aşkı unutan buraya razı oluyor. Buraya razı olan ölümü unutuyor. Ölümü unutan da yaşadığını unutuyor.

- Başrolü kapacaktı cenaze ilanı okunduğunda.

- "Aşkın ve ölümün yüzü aynı." İkiz kardeş gibiler.
Ya ikisi birden geliyor ya ikisi birden gidiyor. AŞKSIZLAR ÖLÜMSÜZ SANIYOR KENDİLERİNİ.

***mezar: ziyaret edilen yer.

- Kendine ait parçalar da yatıyordu toprağın altında.

- Ama öldün işte, dönüşsüz ve kesin. Hiç iddian kalmadı dünyaya dair. Kaybettin tüm köşeleri.

- Sana senin yokluğunda merhamet eden Rabbin, sana sen var olduktan sonra niye merhamet etmesin ki? Seni yoklukta bırakmayacak kadar değer bilir 'Biri' , niye seni çürümeye terk etsin ki?

- Ana rahminde sorulsaydı sana, DÜNYAYA DOĞUŞUNU ÖLÜM SAYACAKTIN.

- ŞİMDİKİ HAYATIN ŞAHİT DEĞİL Mİ SONRAKİ HAYATINA?

- Anla ki, yakınlık ödünç verildi sana. Işıkları bile birbirine değmeyen milyarlarca yıldız varken sevdiğinin gözlerinin ışığı değiyor şimdi gözlerine. Dipsiz ayrılıklar uçurumunun başında, birbirinin yüzüne bakan, birbirinin tebessümüyle sevinen, birbirinin kokusuyla avunan küçücük çüçekler gibiyiz. Şimdilik herşeyimiz!- Şimdilik!

- Ölümün yüzünü görmek dehşet veriyor yaşayanlara. Belki de ölünün yüzüyle yüzleşince kendi yüzlerine de yapışır ölüm diye korkuyorlar. Sen ölmüş olunca, onlar da borçlanıyor ölüme. Kendileri gibi birinin ölü olması, ölümü kendilerine benzetiyor da; bir türlü söyleyemiyorlar. Korkmatan utanıyorlar, utanmaktan korkuyorlar.

- DÜŞME TEHLİKESİ BİTER BİR KEZ DÜŞTÜN MÜ!

- Kimse kendi gerçeği ile baş başa kalmaya razı değil. "Herkes gibi" olmak istiyor herkes. 'Hiç kimse' gibi olmanın yolunun 'herkes gibi' olmaktan geçtiğini sanıyorlar. Herkes gibi olmaya razı olan, biricik olarak var olamaz. ÖLEMEZ BİLE ONLAR , ÇÜNKÜ YAŞAMAMIŞLARDIR ASLA.

- Hayattır bütün metinlerin yazarı.

- Din bir borçluluk bilincidir. 'Din' kelimesinin kök anlamı 'borç'tur.

- Ayet "Her can ölümü tadacaktır." demez. "Her can ölüm tadıcısıdır." der. Her can ölümü tadacaktır dersen 'ölmek' gelecek zamanın konusu olur. Her can ölüm tadıcısıdr dersen 'ölüm' ün her an olup bittiğini anlarsın.

- ÖLÜM BEKLENEN BİR TEHDİT DEĞİL, YAŞANAN BİR GERÇEKTİR. Ölüm tehdit değil, bir varoluş biçimidir. Tadılan bir gerçektir ölüm ve hep 'şimdi' alınır bu tat. ölüm sayesinde tatlanır hayat. Sabah kahvaltı ederken aldığın lezzet, dün akşamki yemeğin sende tükenmesine bağlıdır.

- Ölüm her an'ın içindedir. Lezzetlerin tükendiği her an bir ölüm yaşatır bize, çünkü lezzetin damağımızdan gidişi elem vericidir. Elemler hayatın çatlaklarıdır. O çatlaklardan sızar ölüm. Hayat ölümü tümüyle saklayamaz elemler yüzünden.

- 'Güya, doğmayınca ölemeyeceklerdir de'

- Ölmek bir geçiştir, bir açılıştır, bir doğuştur. Sahipsiz değildir ölmemiz.

- Yazmak, daha derin yaşamakmış meğer. Sözle değiyor ruhlar birbirine. Yazmak, insanın kendi kendisiyle yaptığı sırdaşlık anlaşmasını bozmak gibi hain bir eylem de sayılabilirdi.

- Hatırlamaz mı insan ki bir zamanlar hatırlanmaya değer bir şey değildi.

- Ezelden ne bende bir eksiklik vardı, ne sende bir fazlalık. İkimiz de eşittik. Söyler misin bana, ben niye köpek oldum, sen niye Eba Yazid-i Baistami oldun ?

- Söylemesi kolay, eylemesi zor. "Allah'ım söylediklerimizi ve eylediklerimizi aynı safta tut."

****teşekkürler senai demirci.

Bunlar ne mi? Muhtemelen bu kız ne yazmış böyle diye geçiriyorsunuz içinizden. Bu beni derinden yaralayan bir kitabın bana kalan , hep kalmasını istediğim, belki burada yazmanın da buna fayda sağlayabilieceğini düşündüğüm bana kalan notları. Belki çok kez tekrar edersem gerçekten anlayabilirim diye umut ediyorum...

6 Eylül 2012 Perşembe

Nöbet çıkışı

Her seferinde ayni muhabbetleri yapiyorum fakat, geri geldim yine..bi blogum vardi ne oldu acep diye bi bakıverdim.. Sadık bir dost gibi, değişmeden, dır dır etmeden, sabırla beni beklemiş buralarda...
Belki şu akıllı telefonum vasıtası ile daha çok paylaşırım birşeyleri...
Uzaklardayken yeni hayatıma alışma çabası içerisindeydim.. Başardım da.. Bu güzel şehr-i İstanbul beni de burdaki diğer herkes gibi kendine bağladı, bağımlı hale getirdi.. Tüm zorluklarına, sıkıntılarına rağmen boğaza her bakışımda -özellikle köprüden geçerken- yenilendiğimi , bu şehir için enerji topladığımı hissediyorum. Ta ki bir sonraki geçişime kadar.. Ne zaman yorulacak olsam boğaz yetişiyor imdadıma..
Konunun başlığı pek yazdıklarımla alakalı olmadi farkındayım.. Açıklayayım.. Bahsi geçtiği gibi gece nöbetinden çıktım, evdeyim.. Uykum var , uyumam da lazım.. Fakat hem canım sıkıldı hem de çok yorgun olduğum zaman böyle kötü bir huyum var.. Uyuyamıyorum..:(
Canım sıkkın çünkü Afyon da bir cephane patlamış.. 25 şehit yaziyor haber manşetinde.. 25 !!! Bakan saldırı değil demiş.. Bu nasıl bir ihmaldir Rabbim.. Kendi kendimize yetiyoruz zaten , ne gerek saldırıya ? Çok üzüldüm çok ..
Ve sonuç: Uyuyamıyorum!
Yazarken fark ettim bencilliğimi.. 25 şehit diyor.. Onlarin aileleri ne bugün ne yarın ne öteki gün, günlerce belki aylarca uyuyamayacaklar.. Bense neyden bahsediyorum.. Utandım.
Sağlıcakla kalın.