19 Ağustos 2010 Perşembe

BEN İÇERİ DÜŞTÜĞÜMDEN BERİ

Ben içeri düştügümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya
Ona sorarsanız: 'Lafı bile edilemez, mikroskopik bir zaman...
'Bana sorarsanız: 'On senesi ömrümün...'
Bir kurşun kallemim vardı, ben içeri düstüğüm sene
Bir haftada yaza yaza tükeniverdi
Ona sorarsanız: 'Bütün bir hayat...'
Bana sorarsanız: 'Adam sende bir hafta...'
Katillikten yatan Osman; ben içeri düstüğümden beri
Yedibuçuğu doldurup çıktı.
Dolaştı dışarda bir vakit,
Sonra kaçakçılıktan tekrar düştü içeri, altı ayı doldurup çıktı tekrar.
Dün mektubu geldi; evlenmiş, bir çocuğu olacakmış baharda...
Şimdi on yaşına bastı, ben içeri düştüğüm sene ana rahmine düşen çocuklar.
Ve o yılın titrek, uzun bacaklı tayları,
Rahat, geniş sağrılı birer kısrak oldu çoktan.
Fakat zeytin fidanları hala fidan, hala çocuktur.
Yeni meydanlar açılmış uzaktaki şehrimde, ben içeri düstüğümden beri...
Ve bizim hane halkı, bilmediğim bir sokakta, görmediğim bi evde oturuyor.
Pamuk gibiydi bembeyazdı ekmek, ben içeri düştüğüm sene
Sonra vesikaya bindi
Bizim burda, içerde
Birbirini vurdu millet, yumruk kadar simsiyah bir tayin için
Şimdi serbestledi yine, fakat esmer ve tatsız
Ben içeri düstüğüm sene, ikincisi başlamamıştı henüz
Dasov kampında fırınlar yakılmamış, atom bombası atılmamıştı Hirosimaya
Boğazlanan bir çocuğun kanı gibi aktı zaman
Sonra kapandı resmen o fasıl, şimdi üçünden bahsediyor amerikan doları
Fakat gün ışığı herşeye rağmen, ben içeri düştüğümden beri
Ve karanlığın kenarından, onlar ağır ellerini kaldırımlara basıp doğruldular yarı yarya
Ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya
Ve aynı ihtirasla tekrar ediyorum yine
'Onlar ki; toprakta karınca, su da balık, havada kuş kadar çokturlar.
Korkak, cesur, cahil ve çocukturlar,
Ve kahreden yaratan ki onlardır,
Şarkılarda yalnız onların maceraları vardır'
Ve gayrisi
Mesela, benim on sene yatmam
Laf'i güzaf...



N.H.R

Hiç yorum yok: